Seyyid Harun Camii, Seydişehir'in güney kesiminde, Seyyid Harun Velî Külliyesi içindedir. Seyyid Harun tarafından, 1310 yılında onun "İlâhi bir ilhamla bir şehir kurmak üzere buraya geldiği" yıllarda yapıldığı bilinmektedir. Caminin kuzey cephesinde üç kümbet bulunmaktadır. Bunlardan kuzey cephesine bitişik olan üç kümbetden birisi Seyyid Harun Velî'ye aittir. Caminin kuzey doğusuna bitişik olan diğer kümbet Halife Sultan türbesidir. Caminin kuzey duvarına bitişik diğer kümbet ise Rüstem Bey ile Sultan Hatuna aittir.
Seyyid Harun Veli Hazretleri'nin Türbesi; Seyyid Harun Velî Caminin kuzey cephesine bitişik, kümbetin sağındadır. Kitabesi şöyledir: “Bu kutlu türbe, yoksulların efendisi Allah’ın rahmetine kavuşmuş ve günahları bağışlanmış olan Seyyid-i Harun’un yirmi üç rebi’ül–evvel yedi yüz yirmide ölmesi üzerine inşa edildi". Türbe, 3 Mayıs 1320 tarihinde ölen Seyyid Harun Velî'nin ölümünden sonra aynı yılda yapılmıştır.
Seyyid Harun Veli
Peygamber Efendimizin soyundan gelen, Seydişehir’i kuran büyük velidir. 13. Yüzyılda Horasan bölgesinde yaşamakta olan sultan ve ilim, medrese sahibi Seyyid Harun Veli, kulağına birkaç defa gelen “Ya Harun, Rum’a çık ve Karaman bölgesinde bulunan Küpe Dağı’nın çevresinde bir şehir kur. O şehrin halkı salih ola” sesi üzerine müritleri ile birlikte, kılavuzluk yapan bulutların gölgesinden geçerek Küpe Dağı’nın etrafını mesken seçmiş ve Seyyidler şehri olarak tarihe geçen Seydişehir’i kurmuştur.
İlahi bir emirle Seydişehir’e gelen Seyyid Harun Veli’nin, Çiğdem Tepesi’nde inşa ettiği cami ve hamamın çevresi yerleşim yeri haline gelmiştir. İslam şehirleri hep böyle mescitler, camiler etrafında şekillenmiştir. Seyyid Harun Veli gibi Horasan erenleri sadece maddi imarlar yapmamış, manevi inşalar yaparak, Anadolu İslam Medeniyeti’nin şekillenmesinde büyük rol oynamışlardır.
Bir alim, bir zahit, bir veli olarak Seyyid Harun Veli, almış olduğu bu emir ve işaret üzerine dünya taç ve tahtını, terk ederek, manevi sultanlığı tercih etmiştir. Horasan’dan çıktığı büyük yolculuğunun varış noktasina ulaşmış, Seydişehir’in temelini takva üzerine Anadolu’nun bu şirin köşesinde atmıştır. Hicret yurdu olarak Seydişehir’in seçilmesi sıradan değildir. Burayı manevi, erdemli şehir haline getirmiştir.
Seyyid Harun Veli’nin hayatı hakkında bilgi veren tek eser, kardeşi Seyyid Bedreddin’in dokuzuncu kuşaktan torunu Abdülkerim b. Şeyh Musa’nın h. 962 (m. 1554) yilinda yazdığı Makalat-ı Seyyid Harun adlı eserdir. Bu eser, edebiyatçı Doç.Dr. Cemal Kurnaz tarafindan Manisa (Muradiye) nüshası esas alınarak mevcut üç nüshası karşılaştırılmış, tenkitli bir metin oluşturularak Türk Tarih Kurumunca 1991 yılında yayımlanmıştır. Abdülkerim b. Şeyh Musa, eserini yazarken çevresindeki yaşlı ve muteber kişilerin anlattıklarının yanı sıra bazı Farsça eserlerden de yararlandığı belirtmekte, ancak eserlerin isimleri ve yazarları hakkında herhangi bir bilgi vermemektedir. Eser, bir şehir kurmak amacıyla Horasan’dan Anadolu’ya gelen Seyyidharunveli’nin hayatını, faaliyetlerini ve kerametlerini anlatan bir menakıbname olup Seydişehir tarihi için en eski kaynak hüviyetindedir.
Seyyid Harun, Horasan’da dünyaya gelmiş, ancak doğum tarihi bilinmemektedir. Horasan; İran , Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın bir kısım topraklarını içine alan geniş bir bölgenin adıdır. Esere göre Seyyid Harun, Hz. Muhammed’in torunlarından İmam Musa Kazım’ın oğlu Harun’un oğlunun oğludur. Yani Seyyid Harun, dedesinin adını almıştır. Makalat’taSeyyid Harun Veli’nin babasının adı belirtilmemiştir, ancak yeğeninin adının Musa olmasi sebebiyle, babasinin adının Musa olma ihtimali yüksektir. Seyyid Harun’un anne tarafindan ise soyu Veysel Karani’ye dayanmaktadır.
Seyyid Harun, asil bir aileye mensup olduğu için küçük kardeşi Seyyid Bedreddin ile birlikte iyi bir eğitim almışlardır. Seyyid Harun, Horasan Emiri olan amcasının vefatından sonra emirliğine getirilir. O, adil bir hükümdar iken atalarının mezarını ziyareti sırasında gaipten gelen bir ses tarafından kendisine Anadolu’ya giderek “Küpe dağı civarında bir şehir kurmasının emredilmesi üzerine emirliği birakip kendini ibadete verir ve nice ilahî sırlara “erişir. Sonra bir bulutun rehberliğinde yanında kırk kişilik bir kafile ile yola çıkar.
Kafileyi, Bağdat’ın girişinde Cafer-i Sadık soyundan Şeyh Alaeddin karşılar ve Seyyid Harun’a şeyhlerin izlediği yol hakkında bilgiler verir, tarikatın usul ve erkanını öğretir, kendisine aba ve asa verip esmalar telkin eder. Kırk gün Bağdat’ta kalarak Şeyh Alaeddin’den tasavvuf eğitimi alan Seyyid Harun Veli, buradan ayrılıp kafileyle, Konya’da Hoca Faruk Mescidi’ne varır. Burada iki rekat namaz kıldıktan sonra mutasavvıf Hoca Ahmet Fakih (ö.1221)’in kabrini ziyaret eder. Kafile, Hatunsaray yakınında konakladığında hasta olan kardeşi Seyyid Bedreddin vefat eder, onu oraya defnederler. Kabrinin bulunduğu yer, “Seyyid Sini” (Seyyid Kabri) adıyla bilinmektedir.
Kafile; Çukurçimen, May üzerinden Karaviran köyüne, orada bir süre kaldıktan sonra bugünkü Seyyid Harun Camii’nin bulunduğu Çiğdem Tepesi’ne gelir. Burada Seyyid Harun Veli’ye bazı ilahî işaretlerle şehrin planı gösterilir. Kale, cami ve külliyesi için kullanılan taşlar, llıca’da yer alan Elite (Vervelit) isimli antik bir şehrin kalıntılanndan getirilir, ağaçlar ise Küpe Dağı’nın Pınarbaşı ve Ağılkaya mevkilerinden temin edilir. Şehrin ilk nüvesi olarak kale, mescit, medrese, zaviye,hamam ve bazı evler inşa edilir. Şehrin kuruluşu sırasında Seyyid Harun Veli’nin pek çok kerameti görülür.
Şehir, site şehri şeklinde kurulmuştur. Yapıların kale içine alınması, Seyyid Harun Velinin emirlik yaptığı şehrin planını Seydişehir’de uyguladığı düşüncesini uyandırmaktadır. Kale kapısı olan Çiğdem tepesinin kıble tarafında ( Ulu kapı) , güney tarafına ( Hızır :Pazar kapısı) , batı tarafına ise ( Evliya : Kiçi Kapı) yapılmıştır. Anlam Olarak Ulu ; büyük , kiçi ise ; küçük demektir. Ağa çeşmesinin yanında yer alan büyük kemerli Ulukapı ve Kiçi kapı yakın zamana kadar ayakta kalabilmiştir.
Seyyid Harun’un seydişehir’e geldiği sırada bölgede Eşrefoğlu Mehmet Bey (1302-1320) hüküm sürmekteydi. Eşrefoğlu Mehmet Bey, başlangıçta Seyyid Harun’dan çekinip düşmanca bir tavır takınmış, sonradan onun iktidar hırsı içinde olmadığını, dervişlikten başka gayesi bulunmadığını görünce onun en büyük destekçisi olmuş, hatta Seydişehir’de kurulan külliye için Seydişehir ve Beyşehir ‘de vakıflar tahsis etmiştir. Bu tarihten sonra eski adı Süleymaniye olan Beyşehir ” beğ şehri” Seydişehir ise ” Seyyid şehri ” adlarıyla anılmaya başlanmıştır.
Seyyid Harun Veli, şehrin kuruluşundan bir süre sonra inzivaya çekilmiş, namazlarını cemaatle tekkesinde eda etmiş, ömrünün kalan kısmını çok az yemek yiyerek fazla kimseyle konuşmadan tefekkür Içerlslndetekkeslnde geçirmiştir. Seyyld Harun Veli, sağlığında hallfelerlnl irşat için değişik bölgelere göndermiştlr. Mahmut Seydi’yi Alanya’ya, Zekeriya Baba’yı Manavgat’a, Ali Baba, Gök Seydi, Kilimpuş ve Siyah Derviş’i Antalya’ya, Akça Baba’yı Kütahy’ya, Nasipli Babayı Aydın ‘na, Gök Demir Baba’yı Ata’ya yollamış, Haydar Baba’ya ise “Suyun öte tarafindaBük’ten beri bir yerde yurt tut.” Demiştir.
Seyyid Harun Veli, halifeLerine gittikleri yerlerde hak yolundan aynlmamalannı, cihat etmelerini ve fakir fukarayı koruyup kollamalannı tavsiye etmiştir. Seyyld Harun Veli’nin halifelerini gönderdiği yerler dikkate alındığında onun Akdeniz ve Ege bölgelerinin islamlaşma sürecinde etkin rol oynadığı görülmektedîr.
Seyyid Harun Veli, 3 Mayıs 1320 (h. 23 Rebiülevvel 720) tarihinde vefat etmiş, vasiyeti üzerine tekkesinln bulunduğu yere defnedilip üzerine türbe yapdırılmıştır.Seyyid Harun Veli; fikirleri, hayat tarzı ve sahip olduğu misyonu itibariyle toplum nezdinde çok saygın ve önemli bir yere sahipti. O, bölgedeki gayr-i Müslimlere karşı savaşan bir mücahit, insanları Islam’a çağıran bir davetçi, onların hidayete ermesini sağlayan bir mürşit ve rehber, onlara öncülük eden bir lider, duasıyla şifa veren, fakirleri koruyup kollayan bir Allah dostuydu. Ayrıca o, kurduğu medresenin ilk müderrisiydi. Seyyid soyundan gelenlerin ders verdiği bu medrese, bölgenin önemli bir eğitim kurumu olarak varlığın ve faaliyetlerini 1900’lü yıllara kadar sürdürmüştür.
Seyyid Harun Veli’nin vefatından sonra yerine Halife Sultan geçmiş, onun da 1367 yilinda vefat etmesi üzerine Seyyid Harun Veli’nin yeğeni Seyyid Musa, şeyh olmuştur. Şeyh Musa’dan sonra şeyhlik görevi, bu soydan gelenlertarafindan yürütülmüştür.
Kaynaklar:
Mehmet Önder, Seydişehir Tarihi, Ankara 1986, s.96-101
Abdülkerim b. Şeyh Musa, Makalat-ı Seyyid Harun, Haz. Cemal Kurnaz, TTK Basımevi, Ankara 1991, vr. 3a-25a.
Abdurrahman Ayaz, Seydişehir Tarihi, 5. Baskı, Seydişehir 2008, s.17-56
Haşim Şahin, “Seyyid Harun Veli, TDVÎA, C.37, Istanbul 2009, s. 58-59
Şerafettin Yıldız, “Seyyid Harun Veli (Seydişehir’in Kuruluş Tarihçesi)”, Küpenin Incisi Seydişehir Araştırma Dergîsi, Ağustos 2011, s.6-10
Şerafettin Yıldız, iz Bırakan Seydişehirliler 1320 1923, Aybil Yayınları, Konya 2013, s.9-30.